Bir gece de doğdum, bir ömürde ölemedim. Her gün yeni bir başlangıç dedim eskisini bitiremedim...

28 Kasım 2012 Çarşamba

Reb'l Fleur by Rihanna bu bir parfümden fazlası

Reb'l Fleur by Rihanna isimli parfümüm bugün geldi, gelmeden önce kokusu ile bir fikrim yoktu lakin şu anda size ne kadar muhteşem bir şeye sahip olduğumu tarif etmeye çalışıyorum. Tam bir kış kokusu olmasının yanı sıra kişiye has bir şeyler saklıyor içinde. İlk kokladığım anda tam bir yaramaz kız çocuğu hissi uyandırdı, aynı rihanna gibi. Yapanları tebrik etmek lazım. Muhteşem olmuş.

Gelelim nefes seansımız da yaşanılanlara. Benim bedenim ve zihnim böyle şeylere çok hızlı adapte oluyor sanırsam, çünkü yoga yapmaya başladığımda da hemen pozitif bir değişimi hissetmiş ve yoga günlerini sabırsızlıkla bekler olmuştum. Bu nefes seansı içinde aynı şeyi söyleyebilirim. İlk seans da dahi inanılmaz bir rahatlama yaşadım. Nefes seansında bir koç eşliğinde bağlantılı nefes almaya çalışıyorsunuz. Bağlantılı nefes hiç es vermeden nefes almak ve vermek diye tabir edilebilir ve sizin bu nefesleri alıp verirken burada bir dönüşüm yaşanması hedefleniyor, tabii bu dönüşümün ne kadar sürede ve nasıl gerçekleşeceği kişiden kişiye olaya göre değişiyor. Lakin şunu söylemek mümkün ki böyle bir deneyim yaşayıp aynı kalmak pek mümkün değil. Seans sırasında vücutta kasılmalar, ağlama nöbetleri, gülme vb durumlar yaşana biliyor. Bu gibi durumlarda sizlerden bağırmanız yada koçunuzun talimatlarına göre bazı sesler çıkartmanız isteniliyor. Bu sesler ile içinizde biriken o negatif enerji resmen topraklanıyor. Bende kasılma ve ağlama en sık rastlanılan durum oldu ve ilk başta yapılan analizin sonunda çıkan, özgüven eksikliğim hep yanımdaydı. Ama seans bittiğinde kendimi bambaşka hissediyordum. Seans sırasında yaşadığım duygu geçişlerinin birinde lise zamanlarım daki odamda olmak, orada her zaman yaptığım gibi yatağıma uzanmış,bacaklarımı duvara yaslamış tavanı izliyor olmak yani o kadar gerçekçi yaşamak acayip heyecan verici bir histi.

Bugün ikinci seansımızı yapacağız, çok heyecanlıyım. Düşünün benim gibi Hürrem tutkunu birisi için çarşamba gününe başka bir şey koymak pek istenilen bir durum değildir. Lakin Yaşadığım şey o kadar etkileyiciydi ki bu seansı daha da ertelemek pek mümkün değil.

Hepinizin bir gün bu deneyimleri yaşamanız dileğiyle

Selin.


19 Kasım 2012 Pazartesi

Birazcık nefes...




İlk haftayı kazasız belasız atlattık gibi duruyor.  Çarşamba  günü  ikinci randevusu mevcut eşimin. O kullandığı ilaçların ağırlığında sersem gibi, evdeyken genel olarak uyumayı seçiyor. Bende bu ara kendimi iyileştirmek için uğraşıyorum. Çünkü şunu daha da iyi anladım ki, kişi iyi olduğunda her şey zaten iyi oluyor.

 Hafta sonu dışarıya yürümek için çıkacağını söylediğinde eşim oğlumun bende geleceğim demesiyle, iki kişilik bir yürüyüş planlandı. Bende bu plana dahil olmayı arzu ederken baş başa çıkmak istediklerini söylediler. Buna inanılmaz derece de bozuldum. Bozulmamam  gerekirdi elbet biliyorum lakin bunu kabul edemedim. Ve dozajı düşük sitemlerimin olmasını da engelleyemedim haliyle. Off ne zor bir şey Allah’ım.

Ne yaparsınız işte en nihayetinde bir kadın ve insanım ve özel olmak istiyorum. Ama Pazar günü bunu pek hissettiğimi söyleyemeyeceğim. Arada bir saatliğine bir arkadaşımın yanına kahve içmek için kaçmamın dışında nefes alınacak bir ortamım pek yoktu. Üstelik eşim bu nefes arasına bile bozulmaktan geri durmadı desem yeri. Bir söz söylememiş olsa da hissettirdiği tam olarak buydu.

Her şeyi ben yapıyormuşum gibi hissediyorum. Mutsuzum hala çünkü korkuyorum,her şeyin her an başa sarma ihtimali beni yiyip bitiriyor. Bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum.

Allahtan etrafımda çok iyi dostlarım var. Onlar ve donanımları bana zaman zaman ışık olup yol gösteriyor. Bu akşam bir dostumun bana nefes yapacak olması bu şanslarımdan biri. “Transformal nefes” ismi verilen bu uygulama da hedef kısaca nefes ile dönüşüm sağlanması. Daha henüz yaptırmadığım için nasıl bir şey olduğu hususunda bir bilgi veremeyeceğim, lakin yarın mutlaka size de yaşadıklarımdan mutlaka bahsedeceğim.

Şifa olması dileğimle…

15 Kasım 2012 Perşembe

Ben Bir Al-Anon Üyesiyim...

Ben bir Alkolik eşiyim, bugüne kadar yaşadığım tüm sorunların arkasında apaçık (saklı demeyi ne çok isterdim)duran asıl nedeninin eşimin bir alkol bağımlısı olması olduğu gerçeği ile dün yüzleştim. Dünden beri şoktayım. Şokta olmamın asıl sebebi; Adsız alkolikler derneğinin sayfasını incelediğimde; beni, eşimi hatta duygu düşüncelerimi bu kadar aynı hatta bire bir tarif etmesi oldu. Orada anlatılan alkolik benim kocamdı, Onun ailesi olarak tabir edilen topluluk bizdik ve eş olarak bahsi geçen kişi de bendim. Şaşılası bir benzerlik. İnsan sevdiklerine bazı şeyleri konduramıyor demek ki. Evet Eşim alkol alan bir kimse olmasına karşın alkolik yada daha kibar tarifiyle alkol bağımlısı olması mümkün(!) değildi. Aslına bakarsanız ara ara kendi aramızda bahsettiğimiz, ihtimal dahiline aldığımız bir durum olmasına karşın, bugün fark ediyorum ki aslında biz hep öyle olmadığına inanmak için çabalamışız. Ve biz kendimizi kandırmışız. 

Bu şok ile aslına bakarsanız bir taraftan dünyam başıma yıkıldı desem yeri, bu bir aile hastalığı en başında ve daha da önemlisi uzun soluklu bir süreç. Bu süreçte her ki tarafın yükü de kendine ağır. Bir taraf bir bağımlılıktan kurtulmaya çabalarken, diğer taraf yaralı bir şekilde olmasına karşın tüm sevgisini, şefkatini göstermeli ve bu süreçteki olumsuzluklardan etkilenmemeli.Karşınızdaki kişiye de bu olumsuzlukları yansıtmamalısınız vs. vs. vs. Sanırım en zor kısmı burası,ona bir şeyler yansıtmamak zorunda olmak. Oysa ki içimden onu evire çevire dövmek geliyor, gerçekten.İçimde dolanan mengenelerden ona da hediye edesim var bazen. 

Neyse sakin olmam gerektiğini biliyorum, yavaş yavaş hazmetmeliyim. Sonuçta onu seviyorum ve onun eskisi gibi olmasını çok istiyorum tabii. Tüm çaba bunun için değil mi ? Asıl şimdi yapılacak bir sürü şey var Selin. Her şeyin gerçekten düzelmesine hiç bu kadar yakın olmamıştım. İnternette ne yapabilirim diye gezinirken Adsız Alkoliklerin bir başka kolunu keşfettim, Adsız Alkoliklerin ailelerinin toplandığı bir dernek. Bu organizasyonun adı "AL ANON ".

 Al-anon Aile Grupları, alkolik yakınları ve arkadaşlarının ortak sorunlarını çözebilmek için deneyimlerini ve umutlarını paylaştıkları bir topluluktur". diye açıklıyor sitelerinde. Sitelerini incelerken "Al anon sizin için mi?" diye bir kısım mevcut. Bu bölüme baktığımda işte şok oldum. Benim için mi ne demek, resmen benim aklımdan geçen düşünceleri birisi yazmış oraya hissine kapılmama sebep olacak kadar bana hitap ediyordu. Bu siteleri incelemek gerçeği kabullenmenin ne kadar önemli bir adım olduğunu,ayrıca bu tip olayları yaşayan başka kişiler olduğunu fark etmemi sağladı. "Yalnız değilim" düşüncesi garip bir hissiyatın içine girmeme sebep olmadı değil. Ama temelde bu yalnız olmama düşüncesi, çözümün de habercisi oldu. Çünkü orada bu tarz olayları yaşamış ve kurtulmuş binlerce insandan bahsediyor ve her gün kendilerine yeni yeni insanları katmayı amaç edindiklerini ifade ediyorlar. Bu hem yaygın hemde çözüm mevcut demek oluyor ki, bu bilgi içimin sıkıntısı bir nebze olsun yerini ferahlamasına sebep oldu.

Evet dostlar, biraz çetrefilli bir yola girmiş olsak da çözümün mevcut olduğunu bilmek sevindirici. Ne diyelim biz hikayemiz bitti sanar iken , meğersem daha yeni başlıyormuş, erken konuşmuşuz yine vesselam.

Kendime Not: Çocukken oynadığımız oyunlara dikkat etmemiz lazımmış, ama o zaman nerede bize evrenden, düşünce gücünden bahsedecek adam. Hatırlıyorum ilk okul 2. sınıfa giderken bir oyun oynardık. Oyunda karşılıklı iki kişi olurduk. Birisi sıra ile şarkı söyler gibi "kızım seni doktora vereyim mi?" diye sorar diğer kişi "İstemem annecim istemem, her gece eve geç gelir." diye ret ederdi. bu liste uzar gider en sonunda da Anne rolünü üstlenen kişi "Kızım seni sarhoşa vereyim mi?"diye sorar karşısındaki "evet annecim beni sarhoşa ver o her akşam içip içip bana gül getirir" diye biten bir oyundu. Dünden beri düşünüyorum, acaba bu oyunu çok mu oynadım da evrende dur şu kız çocukluğundan beri canı gönülden istiyor bunu yapmasak olmaz mı acaba dedi.

Aman siz siz olun çocuklarınızın oyunlarına bile dikkat edin...


10 Kasım 2012 Cumartesi

mikado çubukları gibi halim...

Karmaşadan ne yazacağımı bilmeyerek oturdum yazımın başına, yazacak çok şey var elbet ama bu ara benim zihnimi toplayamıyorum."Bu sislerin ardından bir konuya odaklanmak o kadar zor ki şu ara" derken kendimi tanımlayacak başlığı buldum. Bir anda zihnimde güneş gibi doğdu adeta.

Oyun esnasında atılan mikado çubukları gibi halim, renk renk, birbirine girmiş düşüncelerle dolu. Bu karmaşayı toparlamanın tek bir yolu var aslında o da oyunu oynamaktan geçiyor. Çoğu oyunun bir kazananı bir kaybedeni olur, bazı oyunların ise sadece kaybedenleri vardır. Çünkü kazanmak bile kaybetmek ile eştir. Bu seferki oyunun hangisinden olacağını tahmin etmek biraz zor. Lakin başlıyorum oyunu oynamaya, sonu her ne olursa olsun oyun artık bitirilmeli. ilk el başlıyor lakin sürekli hata yapıyorum ve karşı tarafa el veriyorum. Offf çocukken bu kadar zor değildi bu oyun. Yoksa oyun hala aynıda benim kaybetmeye yada kazanmaya gücüm mü yok bilemiyorum. En  nihayetinde eğlenmem gerekmez miydi? Evet eğlenmeliydim ama eğlenmiyorum. ikinci elde sıra. O yirmi puanlık siyah çubuk canıma okuyor zamanla, aklım hep onu almakta. Kazanmak kaybetmek bile olsa hırs her bir hücremde dolanıyor inanın. Bir de ego savaşı başladı ki iyice karıştı ortalık. Siyah çubuk daha da önemli hale geldi, ondan önce alınan hiç bir çubuğun toplamı onun puanına eş gelmiyor. Denkleştirmek için hep daha fazla çaba harcamam gerekiyor ki, çaba demeyin artık ben yoruldum.

Onun gücü yokken, istediği kaçak oyunu oynaya biliyorken, ben elimde bin tane elek taş ayıklıyorum resmen.   Siyah çubuk bu kadar önemliyken ben ne yapacağım bilmiyorum...

Arkası yarın...

6 Kasım 2012 Salı

Alışkanlıklara olan alışkanlık....

Herhangi biri bundan 4 sene önce böyle bir evliliğim olacağını söyleseydi, eminim o söylediği an o kişi ile olan  ilişkimiz anında biterdi. Umutlarım, hayallerim, kendime olan güvenim ve en önemlisi benim başıma kötü bir şey gelmez inancı buna sebep olurdu. Fakat bugün dönüp arkama baktığımda öyle bir kimse olmadığını görüyorum , hoş olsaydı bile "nasıl olsa kimseyi dinlemezdim." diyebilecek kadar öz güvenim hala yerinde.

Öz güvenim yerinde ama umutlarım kayboldu, kalbim kırıldı. Güçlü bir karakter olduğumdan dem vuruyor her tanıyan, evet öyleyim. Hem de çok güçlüyüm, kolay kolay kaybetmem yolumu, karanlıkta kalsam hiç korkmam gözlerimi kapattığımda ki karanlıkta olduğumu var sayarım, çoğunluğa karşı tek başıma bile durabilirim , doğrular dilimden kolayca dökülür. Karşımdaki insanı anlarım, anlamak için empati kurarım. Anlamasam da açık açık anlamadığımı söylerim.

Yalanları da tanırım, "karşımdaki kişiyi kitap gibi okurum. " diyen kişiler vardır ya işte bende onlardan bir tanesiyim aslıda. Ama işte bu kadarım sadece. Onuda yapsam bunu da yapsam evliliğimde başarılı olamadım.
Başarının tarifi nedir ki evlilikte ? Sizin için nedir bilemeyeceğim ama benim için sıradanlık sadece. Ama bu kadar basit bir alışkanlığı oturtamadım inanın.

Ben kendim dışında her şeyi oldum bu evlilikte, Psikolog oldum, anne oldum, hırçın oldum, uysal oldum bir tek kendim dışında her şeyi oldum. Ve sonuç tam bir başarısızlık.


Dışarıda sabahlayan bir kocam oldu, alkol almayı kendine görev bilen bir adamdı. Hiç bir işinde bu kadar çalışkan olmadı inanın. Yada bu kadar tutarlı. İçimde bir yerlerde hep bir umut vardı, bir değişim ihtimali üstüne kurulu hayallerim ama bu sabah 05:20 de hepsi yok oldu.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Venüs bana kendin ol diye haber yollamış...

Şimdi bir taraftan Alicia Keys dinliyorum bir taraftan hayatımı, şimdimi, geçmişi, seçimlerimi düşünüyorum. "Gelecek bugünde inşaa oluyor." diyen her düşünür aklımın bir tarafından bana sesleniyor. Şimdi ilk fark ettiğim, bordo ojelerimin beyaz ellerimde duruşu oluyor. Bu sahneyi hatırlamak istediğim her an hatırlayacağım. Ve o andaymışım gibi yaşayacağım. Kulağımda " Piano & I "parçası daha da derinleşiyorum anda. Artık unutmak neredeyse imkansız.

Zihnimin oyunları eşliğinde dolanıyorum hangi zaman, kim gerçek bilmeden bazen ama bu sefer farklı bir şeyler var. Kalbim bile bir başka atıyor sanki, kanım damarlarımda daha bir farkında akıyor. Her hücremle tanışıyor gibiyim bugün. Sanırım bir seçim yapıldı ve bir rutin bozuldu.

 Ben sadece  bir seçim yaptım. Venüs'ü dinledim ve kendim olmaya karar verdim. O bile binlerce kilometre uzaktan bana böyle seslenirken, böyle bölük pörçük kalamazdım. Hem neden kalacağım ki o rollerde, hangi sebeple ısrar edecek kendimi red edeceğim.

Ben sadece oğlum için anne yada elemanlarım için yönetici veya yöneticilerim için eleman yada dostlarıma dost, düşmanıma düşman değilim ki; ben bunların hepsiyim, toplamıyım. Ben bir çoğunluğun ortak çocuğuyum. Sadece bir kadın yada yetişkin değilim. Ben bir karmayım başlı başına. O yüzden ben sadece kendimim. 

Şimdi Alicia "Falling" şarkısını söylüyor ki değmeyin keyfime....Kendim olmanın tadını çıkarmaya başlıyorum... Artık ben sadece benim.