Bir gece de doğdum, bir ömürde ölemedim. Her gün yeni bir başlangıç dedim eskisini bitiremedim...

10 Kasım 2012 Cumartesi

mikado çubukları gibi halim...

Karmaşadan ne yazacağımı bilmeyerek oturdum yazımın başına, yazacak çok şey var elbet ama bu ara benim zihnimi toplayamıyorum."Bu sislerin ardından bir konuya odaklanmak o kadar zor ki şu ara" derken kendimi tanımlayacak başlığı buldum. Bir anda zihnimde güneş gibi doğdu adeta.

Oyun esnasında atılan mikado çubukları gibi halim, renk renk, birbirine girmiş düşüncelerle dolu. Bu karmaşayı toparlamanın tek bir yolu var aslında o da oyunu oynamaktan geçiyor. Çoğu oyunun bir kazananı bir kaybedeni olur, bazı oyunların ise sadece kaybedenleri vardır. Çünkü kazanmak bile kaybetmek ile eştir. Bu seferki oyunun hangisinden olacağını tahmin etmek biraz zor. Lakin başlıyorum oyunu oynamaya, sonu her ne olursa olsun oyun artık bitirilmeli. ilk el başlıyor lakin sürekli hata yapıyorum ve karşı tarafa el veriyorum. Offf çocukken bu kadar zor değildi bu oyun. Yoksa oyun hala aynıda benim kaybetmeye yada kazanmaya gücüm mü yok bilemiyorum. En  nihayetinde eğlenmem gerekmez miydi? Evet eğlenmeliydim ama eğlenmiyorum. ikinci elde sıra. O yirmi puanlık siyah çubuk canıma okuyor zamanla, aklım hep onu almakta. Kazanmak kaybetmek bile olsa hırs her bir hücremde dolanıyor inanın. Bir de ego savaşı başladı ki iyice karıştı ortalık. Siyah çubuk daha da önemli hale geldi, ondan önce alınan hiç bir çubuğun toplamı onun puanına eş gelmiyor. Denkleştirmek için hep daha fazla çaba harcamam gerekiyor ki, çaba demeyin artık ben yoruldum.

Onun gücü yokken, istediği kaçak oyunu oynaya biliyorken, ben elimde bin tane elek taş ayıklıyorum resmen.   Siyah çubuk bu kadar önemliyken ben ne yapacağım bilmiyorum...

Arkası yarın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder