Hepimizin içinde bir yerler de konuşan bir ses mevcuttur. bu ses kimi zaman hasetinden konuşur, kimi zaman bildiğinden, kimi zamanda inananın sadece zevzekliğinden. kiminin sesi bangır bangır bağırırken, kimisinin cılız sesi rutin koşuşturmaca da kaybolur.
Benim içimdeki ses hep bangır bangır bağırdı. Hiç susmak nedir bilmedi. Kimi zaman zevzeklik ve kıskançlıktan konuşsa da aslında çoğu zaman bildiğinden konuştu. Tabii bunu anlamak o sese kulak vermeyerek geçen tecrübelerden sonraya kaldı çoğu zaman.
Çocukluğumda sihirli bir değneğim olmasını, ve insanların aklından geçen her şeyi okuyabilmeyi isterdim. Bunun için bitmek tükenmek bilmeyen enerjimle her gece dua ederdim, Allah'a. Ve kendimi o kadar sıradan hissederdim ki, kendimi aklımdan kimi zaman neden sorguları yaparken bulurdum. Bu sıradanlık duygusu içime o kadar işlemişti ki bana göre herkes ikizler burcu, herkes kollleje gidiyor vb bir çok düşünceler içimde birçok yerde dolaşır dururdu. O yüzden tanıştığım insanların başka burçlara sahip olmaları hep ilgi çekici gelirdi.
Mesela Mavi- Yeşil gibi renklere sahip gözleri olan insanlar benim için inanılmaz özel insanlardı. Sanırım bu durum benim anne tarafımın hepsinin renkli gözlere sahip olmaları ve benim kara kuru baba tarafından çok taparcasına onları sevmemden ileri geliyordu. Ve ben o kara kuru baba tarafına aittim. Fiziksel olarak anneme benzemiyordum. Oysaki kesinlikle benzemek istiyordum. Her gece Allah' a göz rengimi değiştirmesi için yada saçımı kıvırcık yapması için dua ederdim. Bu durum resmen bende saplantı halini almıştı. Hatta bu durumun benim için ne kadar travmatik olduğunu size anlatmak adına; ilkokul öğretmenimi göz rengine göre seçtiğimi söylersem aranızdaki psikologlardan yardım etme talebi bile alabilirim sanırım. Tabii bunlar çok uzun zaman önceydi. Şimdi ise tüm bunların altında yatan sebebi bulmak üzereyim, hatta buldum desem yeridir.Neyse anlatsam neler yaptığımı bu durum için ne siz inanırsınız ne de buna benim zamanım yeter.
Zamanla beraber işlerin böyle olmadığını öğrendim tabii, herkesin ikizler burcu olmadığını yada herkesin benim kadar şanslı olup kolleje gidemediği. Ama bu insanların akıllarından geçeni okuma isteğim hiç azalmadı. O yüzde de paranormal olaylara karşı bir ilgim oluşmaya ve bu durumları yaşayan insanlara hayran hayran bakan aklı bir karış havada bir genç kız oldum. İlk olarak bu zamanlara rastlar kendi iç sesimle tanışmamız.
O zamanlar kendimi fark etmem ile birlikte içime doğan şeyler gerçek olmaya başladı, yada ben o zamana fark ettim bilemiyorum. Ama bu durum bile bana sıradan geliyordu, özel bir durum değildi yani anlayacağınız. Lise birinci sınıfa ilk geçtiğim yaz döneminde bu akıldan geçenleri okuma işi gerçek oldu. Evet bir arkadaşımın aklından geçenleri ilginç bir şekilde okuyordum. Hiç bir şey söylemesine gerek yoktu. hiç bir şey saklayamıyordu bile benden. İşte ilk defa o gün insanların aklından geçen düşünceleri anlamanın hiç de eğlenceli bir şey olmadığını fark ettim. Çünkü insanlar akıllarından her şeyi geçiriyorlardı ve o aklından geçenler beni gerçekten üzmüştü.
Şimdi geri dönüp baktığımda yaptığım şeyin bir insanı iyi tanımak olduğunu anlıyorum. Evet muhakkaki kişinin konuşması, beden dili vb durumlarını değerlendirmem sonucu vardığım sonuçların hislerimle birleşmesinin sonucuydu tüm olanlar. Bunu artık biliyorum çünkü artık bu durumu daha bilinçli kullanıyorum. Evet size rahat rahat tanıdığım insanların aklından geçenleri okuyabildiğimi söyleyebilirim. Hatta tecrübeyle sabit tanımadığım insanları da zaman zaman okuyabiliyorum. Tabii okumayı yani görmeyi seçersem.
Genel olarak çevremde ki insanların hareketlerini her daim süzüyorum, kullandıkları kelimeleri sıklıklarını, kullanım tarzlarını, duygu ruh hallerini her birini bir sistematik halinde kaydediyorum ve aslında tüm bunları yaparken tanıyorum her birini. Geriye sadece görmek kalıyor. Ve görmek istediğimde kendi içimdeki sistematiğe göre değerlendiriyor ve bir sonuç çıkarıyorum. Ve ister inanın ister inanmayın %95 doğru sonuçlara varıyorum.
Gördüğünüz gibi insanları okumak için müeccin olmaya gerek yok. Sadece iyi bir gözlemci ve empati yeteneğiniz gelişmiş bir kişi iseniz olanları anlamamak için aptal olmanız gerekir. Eğer ki fark ettiğim halde bir insanın niyetini yüzüne gelmiyor isem inanın benimde kendime göre sebeplerim ve beklediğim bir şeyler vardır.
Bu dediğim şeyi siz de yapabilirsiniz. Hadi denemeye başlayın. ve bu denemeye en yakınlarınızdan başlayın. zaman zaman çok eğleneceksiniz. Mesela size bir örnek vermem gerekirse Bizim şirketimizin mali müşaviri Bay H. kendi inanmadığı ama sadece yönetimin görev vermiş olduğu konularda konuşurken yani aslında haksız bir konumda hissettiği anlarda, yani yani yani işin özü stres altında iken sürekli boğazını temizleme ihtiyacı hissediyor. Ben bay H. ile konuşurken ne zaman boğazını temizleme ihtiyacı hissetse o konu hakkında ne hissettiğini biliyorum. Biliyorum bu basit bir örnek ama işin aslı bu kadar basit. Gerisi tamamen sizin maharetinize kalmış.
Ama sizi uyarıyorum, anladıklarınız her zaman hoşunuza gitmeyecek. Ama içinizde ki sese kulak verin çünkü her ne olursa olsun o sizden yana.
Sevgiler S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder