Bir gece de doğdum, bir ömürde ölemedim. Her gün yeni bir başlangıç dedim eskisini bitiremedim...

8 Şubat 2013 Cuma

Gelsin ilaçlar Gitsin kaygılar... iyi ki varsın kimyasal mutluluklar...


Yok arkadaş, bazı şeyleri kendi kendine aşamıyorsan; ortalarda debelenip durmaya, zırıl zırıl ağlamaya ne hacet, sapacaksın kolay yollara. Sapacaksın ki , senin mutluluğunu sağlayamayan insanların yüklerini taşımayacaksın bu dünyada. Taşımayacaksın ki, onlar da senin vebalin ile gitmesinler öte dünyaya. 

Formül gayet basit, sadece kendini düşüneceksin bu dünyada. Sen sadece kendini düşündüğünde her şey zaten senin isteğin gibi ve olması gerektiği gibi oluyor. Başkalarını değiştirmeyi seçip, yolunu zorlu hatta imkansız noktalara sürüklemeyeceksin . Sürüklersen zihnini maymun edersin, kişisel gelişimciler de bu duruma maymun zihin sendromu diyerek bu noktadan paralar kazanırlar ki bu da cemiyete bir hayır sayılır. 

Yoksa adamların kitaplarını kim okur Allah aşkına. Herkes bir umudun pençesine düşmüş yuvarlanıp gidiyor. Meleklerle konuşmak diye kitap yazıyor bir yazar iyi güzel diyorsun alıyorsun kadın 3. kitabını çıkarıyor aynı konuda. Sonrada bu ulvi bir şey oluyor,paylaşmak oluyor. Yok ya, salaktık bizde. (tamam biraz salaklık mevcut ama bu kadar da değil yahu. Salaklığımız sadece sevdiklerimize.) İlk kitabında anlamıştık ne demek istediğini niye ticarete döktün bu işi. Ne gerek vardı, kartlara, ajandalara, yeni kitaplara, CD 'lere. Tüm bunları da melekler mi söyledi sana. Eğer durum böyleyse vay halimize bizim. Ölünce de sınıfta kaldık desenize. Düşünsenize melekler bile ticari stratejiler bize önerirken bizim bu dünyada maneviyattan beklentimiz hangi düzeyde olabilir ki.

Bir düzeyde gidip gelirken insan pes ediveriyor sonunda. Baş edemiyorum ben bu düzenle diyerekten düzeni değiştiremeyeceğini kabul ediyor. Ve değiştirebileceği tek şeye kendi kimyasına dönüyor. Yardımsız debeleniyor bir süre, sonra bakıyor ki gittiği bir arpa yol değil, vardığı da bir yer değil anlıyor tek başına başaramayacağını. Ve başlıyor yeni arayışlara. İşte tam o noktada ilaçlar yetişiveriyor imdadınıza. Size diyorlar ki, sen beni al ben senin beyninde istediğim hormonların salgılanmasını sağlar seni sakinleştiririm, mal gibi yaparım. Pelte gibi ederim diyor. Sende tamam ya gel en iyi arkadaşım diyerekten, bir bardak su eşliğinde alıyorsun tüm yalancı kurtuluşları, veriyorsun tüm özgün tepkileri. Bedel basit kendin olmaktan vazgeçiyorsun. Kızacağın şeylere kızmıyor,önemsediğin şeyleri önemsemiyorsun. Ve tüm bunları seni sen yapmaktan çıkaranlar için kabul ediyorsun. Ne kadar ironik değil mi? Onlar sensizde mutluyken, sen onlarla mutsuzken yapıyorsun tüm bu çılgınlıkları. Çılgınlık çünkü aklı salim insan yapmaz bunları. Bunları aciz ve korkan bir insan yapabilir. 

"Git yaşamdan zevk alacağın şeyler yap." diyenlere en iyi cevap sanırım onlarsız yaşamdan zevk almaktan başka bir şey değil. Çünkü sadece kaybettiklerinde anlayacakları değerler için onlar adına savaşmaktan vazgeçmek gerek. Kişi kendi yaptıklarından mesuldür. O zaman onlarda yaptıklarının bedellerini ödemeliler. 

Böyle maymun zihinli olursanız yazılan yazıda bir ağacın dalları gibi karışık ama bir o kadar bir birine bağlı olur. Şimdi yıkılmak değil, ayağa kalkma zamanı. Tüm yüklerden kurtulup baharda yeni yer edinme zamanı. Dalımda tüneyen tüm kuşlara sesleniyorum, uçun mavi gökyüzüne, dolaşın semalarda özgürce. Bahar geldi canlarım tomurcuklarım sizinle açıp yeşerecek. Uçun güzel kuşlarım... Özgürlük sizinle göklerde güzel...











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder